Masal-sız

Ben de tam bir masal kahramanıymışım başta aslında. Dinlediklerimi güzelce anlamış, kendi masalımda oynuyormuşum. Sonra bir gün işler değişmiş, olay örgüsü saçmalamaya, yoldan çıkmaya başlamış. Önce masalın bir sınavı zannedip uygun rolü sürdürmüşüm. Sonra bakmışım bitmeyecek, geçmeyecek, murdar olmuş masal, masalın sınırlarına gidip, rolümü soyunup atlayıvermişim boşluğa. Çocukça bir küskünlükle. Bir süre boşlukta sendelemişim, şaşkoloz ördeğe güven aramışım da sonra hemencik başka bir masalda yere değivermiş ayaklarım. E ben de yine bildiğim, öğrendiğim, dinlediğim rolleri oynamaya çalışmışım. Çalışmışım ama atlamışlık geçmemiş aslında. Çünkü bir kere atladıysanız artık geri dönüş yoktur. O deneyimi öğrenmişsiniz demektir. Masaldan da çıkmşsınızdır artık bir kere. Zaten ne oynayabilmişim, ne de rolümün vaadettiği ödüle ulaşabilmişim.

En sonunda madem atlamış bulunmuşum diye, hepsini bırakıp atlamışlığı rol edinmişim ben. Baktım da ne kadar çokmuşuz biz de meğer. Mitsiz, masalsız, yolsuz, köksüz olanlar. Gelenek-dışılar. Tam da bu yüzden çok çok zor buralar. Görünüşe bakılırsa maceraları biz yaşayıp, mitleri biz yapacağız. Yollarda değil, düzlemde yuvarlanıp keşfedeceğiz. Ama oralara varmadan anlatmayacağız. Çünkü gelenek bilemediğinden korkar.

Yorumlar