Yazmaya ve Bloga Dair


Yazmaya ve Bloga Dair

Yazmaya, daha doğrusu yazdıklarımın bir okuyucuya ulaşacağı fikri ile yazmaya karar vermek benim için çok uzun zaman aldı. Bunun bir sürü sebebi vardı elbette. Filozofların bıraktıkları metinlerden aslında kişiliklerine, hayatlarına dair okuyabildiklerimiz ve onların artık o okuduğumuz kişiler olmaya mahkum olmaları; hayatımıza giren sosyal medya gerçeği üzerinden etrafa saçılan çoğunlukla laftan ibaret söylemlerin adeta var olduğunu kanıtlamak ve tarafını belirtmek adına kullanılması mecburi hale gelmiş mevcudiyeti; bu mecralardaki her kafadan bir ses çıkması, bu seslerin kendilerini hakikate nail olmuş tavırdaki üslupları ve sonra yine birbirlerini aynı tavırla eleştirmeleri, bu süreçte ortaya çıkardıkları anlamsız gürültü... beni şimdiye dek paylaşacağım biçimde yazmaktan alıkoyan şeylerden sadece bir kaçı. Bunların yanında, içimde olup bitenlerin bir çok kişi tarafından ulaşılabilir olması fikri beni korkutuyordu itiraf edeyim.

Eğer bu benim felsefeci kişiliğimdi dersem, yanlış bir ifade olmayacak gibi hissediyorum. Bir süredir felsefe akademik olarak hayatımda değil. Değişmeme yeterli olacak bir süredir ve ben öyle olmasını tercih ettiğim için. Bu süreç içinde, hatta tam da yeni yıla adımımızı atmadan önce çember adabıyla; orada da huzurla, güvenle ifade edebilme deneyimiyle tanıştım. Doğrulamaya, kanıtlamaya, haklı olmaya ihtiyaç duymadan; ifade edilmek isteyenin çıkımasına izin vererek, duyguları kucaklayıp sahiplenerek ve mümkün olduğunca şiddetsiz bir dil kullanarak iletişim kurduğumda ne kadar kendim ve ne kadar özgür hissettiğimi öğrendim. Bu bloga da işte buradan yazmaya niyet ediyorum. Felsefeden tamamen sıyrılamam muhtemelen ancak akademik bir amacım yok, bunu açıkça ifade etmiş olayım. Yazıların içeriği yolda giderken fark ettiklerim olacak diye ön görüyorum ancak neye dönüşeceğini beraber göreceğiz.




Üç Portakal

ucportakal diye yazılıp üçportakal diye okunuyor :) Ben her ikisini de seviyorum. İlkini uçmaya gönderme yaptığından tabi ki. Üç ise kendileri de yine blog içinde üç bölüme işaret eden üç rengi temsil ediyor: yeşil, (genellikle doğada) hayran kalıp fotoğrafladığım kareleri, sarı dilimden dökülenleri ve turuncu da el işi ürünlerimi (oyunlarımdan doğanları) sergileyecek. Bu bölümler hakkında yakın zamanda daha genişce birkaç laf etmeyi planlıyorum.

Son olarak (şimdilik), yakın zamanlarda korumak ve sahip çıkmak istediğimiz bir şeyler varsa bu konuda net ve duruma göre vahşi olmanın gerekli olduğunu hissetmeye başladım. İfade edebilmek de benim için bu kırılgan ama korumaya değer şeylerden biri, dolayısıyla lütfen yıkıcı eleştirilerinizi en azından bir süre daha kendinize saklayınız.

Teşekkür ederim :)


Ps: Günün anlam ve önemine dair diyelim :


Yorumlar

  1. Ne güzel niyetler❤️ gözünden, gönlünden, ellerinden ... o zaman Uç üçportakal...

    YanıtlaSil
  2. Beraber, dans ederek ... 😊🙏🏼

    YanıtlaSil

Yorum Gönder